15 Nisan 2014 Salı

Yaz tatilleri ve evler...

Eric, Cezayir'deki tatilinden döndü. Üç haftadır oradaydı. Eric, bir Fransız. Eşi Belçikalı. Munis, sempatik, zeki bir adam. Mutfakta konuşuyorduk. Matthieu geldi, sonra Gabriel. Eric'e tatili nasıldı sorduk. Anlattı biraz maceralı biraz egzotik biraz tehlikeli malum Cezayir hayli karışık bilhassa güneyde.
Sonra biri sordu: "Yaz tatili planları neler?" Biri geçen sene Portekiz'deydi o yüzden bu yaz belki İspanya. Bir diğeri Litvanya'da bir konferans var o tarafları hiç gezmedim ardından bir "road trip" fena olmaz. Bir diğeri Fas belki hem ucuz da. Ve bana geldi sıra. Eve giderim herhalde dedim. Eve...

Ev...

İki bilemedin üç haftalığına...

Diğerleri -yani burada tanıdıklarım çoğunlukla- tatil zamanı geldiğinde tatile gidiyorlar sahiden evlerini bırakarak. Bense eve gidiyorum her tatilde. Benim için tatil eve gidebilme lüksü.

İnsanın evini iki haftaya sığıştırması kolay değil. Tatillerim eve dönmek olduğundan beri zaman daha bir hızlı geçer oldu. Günler, haftalar elimden kayıp geçer oldu.

Hayatımda ilk kez bir uçağa halama giderken binmiştim. Sidney'e. Tam sekiz sene evvel. Ama sanki dün gibi. Aklım almıyor bu kadar çabuk geçmesini zamanın. Artık halam yok. Tam iki sene oldu. O halde onu kaybetmeden evvel onun evine altı sene önce gitmişim. Aptal bir ilkokul matematiği hesabı değil bahsettiğim. Onun Sidney'deki evine sadece bir kez gittim. Bir kez. Daha çok gideriz sanmıştım. Daha çok zamanımız olacak sanmıştım. O altı sene neden ve nasıl geçti? Rüyamda gördüm onu. Bana birtakım öğütler veriyordu yattığı yerden. Aynı pijama vardı üzerinde, aynı hırka ve saçları yoktu yine. En son nasıl gördüysem öyleydi işte. Zayıftı ve yorgundu.

Halam her dört senede bir geldiği Türkiye tatillerinde (tatil eve dönmektir işte) dönüş vakti yaklaşırken derdi ki bana, bize: "Sidney'e varana dek içim paramparça gidiyorum ama ne zaman varıyorum oraya orası da benim evim artık. Ailem, dost bildiklerim orada."
 
Öyle bir gitti ki ben onu hala orada yaşıyor sanıyorum. Sanki iki sene sonra bir yaz tatili için gelecek yine. Öyle bir gitti ki mezarını bile ziyaret edemedik. Evini, yurdunu geride bırakıp yeni bir ev inşaa etti elleriyle sıfırdan. Tatile diye geldiği çocukluğunun, gençliğinin evine bir hastalığın pençesinden kurtulmaya geldi ardından. Olmadı. Neden olmadı? Dişi, tırnağıyla kurduğu evine ölmeye gitti sonra. Hangisi gerçek eviydi?

Acaba hiç evi oldu mu?

8 Nisan 2014 Salı

ama ayak bastım oraya ve saplandı topuğum kilden toprağa...

Tüm şehirleri dağıttılar.

Herkes gitti.

Geride kalanların söyleyecek bir sözü yok. Geri kalanlar dilsiz, geri kalanlar yoksul, geri kalanlar öksüz... Geri kalanlar zamanı gelse de yok olsak der gibi...

Yitmeye bunca hevesli bir başka kalabalık görmemişsinizdir.

Ve sessizlik... Aklımdan çıkmayan o sessizlik...

Tüm şehir dağıtılmışken, tüm şehirler yağmalanmışken, her şeye hakim olan o kahrolası sessizlik... Aklımdan çıkmıyor.

Biz, onlar bizi öldürürken ne kadar da sessizdik.

Ölmeye, yitmeye nasıl da hevesliydik.