5 Kasım 2011 Cumartesi

yokluk

ellerim yok, yazamam ki...
kırgınım ve fazlasıyla kızgınım.
benim, benim çok sevdiğim bir şeyler vardı bu hayatta.
ferahlardı gönlüm düşündükçe.
şimdi...
şimdi eski birkaç anıyı kafamda başa sarıp sarıp oynatıyorum.
son derece sıradan ve hatta sıkıcı o birkaç anıda bulduğum huzuru anlamaya çalışıyorum.
içlerinden biri var ki mesela.
ya da neyse anlatacak mecalim yok.
sadece şehir hep ankara...
mevsim hep sonbahar anılarımda.
şair de diyor ya
"yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler." diye.
işte, şimdi var olmayan, çoktan yok olmuş bir şeylere benziyor o zamanki sonbaharlar.
o bir şeylerin ne olduğunu ah bir bilsem...
neyin yok olduğunu bile bilmezken, yokluğunun böylesine acıtması...

29 Eylül 2011 Perşembe

Filistin için...



İçimden binlerce parça koptu izlerken. Ne de zor insanım demek bu dünyada? Yaşadığımız hayatlar ne kadar da sahte?

16 Ağustos 2011 Salı

İrrasyonellik, devrim ve sonsuzluk

.....
Yerimden fırladım. "Düşünülemez bu! Aptallık! Bir... Bir devrim planladığının farkında mısın sen?"
"Evet, devrim! Nesi aptalca bunun?"
"Aptalca... Çünkü devrim yapılamaz. Çünkü bizim, sizden bahsetmiyorum, bizim devrimimiz sonuncusuydu. Ve bundan öte hiçbir devrim yapılamaz. Bunu herkes bilir..."
Kaşları keskin ve alaycı üçgeni hemen kurdu: "Aşkım, sen bir matematikçisin. Fazlası, sen bir matematik filozofusun, değil mi? Öyleyse söyle bana: En son sayı hangisidir?"
"Ne? An... Anlamıyorum. Neyin son sayısı?"
"Bilirsin işte... Sonuncusu en tepedeki, en büyüğü..."
"Ama I-330, bu çok aptalca. Sayıların sayısı sonsuzken sonuncusu nasıl olabilir?"
"Peki devrimin sonu nasıl oluyor o zaman? Öyle bir şey yok. Devrimler sonsuzdur. Bu sonuncu lafım, çocuklar için. Sonsuzluk çocukları korkutur ve çocukların iyi uyuması şarttır."
.....

Yevgeni Zamyatin, Biz

4 Mayıs 2011 Çarşamba

tatlı tatlı konuşmak isterdim.

Uzun zaman oldu, yazmıyorum. Hayatımı üçüncü bir gözden izlemeyi bırakıp, kontrolü ele almış olmamdan kaynaklı olabilir ihmalkarlığım. Ya da daha büyük bir ihtimalle sadece koşuşturmalarla kendimi kaybedip hayatıma dışarıdan bakma lüksünü dahi yitirmiş olabilirim. Ne anlatım bozukluğu yaptım ama şu iki cümlede? Okudum, okudum. Anlamadım. En iyisi hiç dokunmadan öylece bırakmak...

Zira yorgunum.