20 Nisan 2012 Cuma

Ya yoksa bir daha...

Şiir yazmaz olmuşum. Birden fark ediverdim, yaşlı hissettim kendimi. Sanki sadece çocuklar ya da şairler şiir yazarmış gibi. Sonra bundan sonra okuyacağım hiçbir kitabın beni bir zamanlar çocukluk ya da ilk gençlik yıllarımda okuduğum, bana uykusuz geceler yaşatan kitaplar kadar etkileyemeyeceği endişesi düştü kalbime. Zamanında okumayıp da kaçırdığım kitaplar şimdi okusam dahi aynı etkiyi yaratmaz gibi geldi tertemiz, kirlenmemiş, berrak bir zihinde yapacağı kadar. Dokunamaz sanki artık hiçbir güzel şarkı ruhuma, cümlelerin altını tekrar tekrar çizmem sanki bir daha artık hiçbir şiir kitabında, durdurup aynı sahneyi bir filmde defalarca izlemem belki artık. Ya da belki hiçbir şey şaşırtmaz, meraklandırmaz, heyecanlandırmaz sanki bir daha hayatta.

Kırışıklar dolsun yüzüme, belim eğilsin, kamburlaşayım, saçlarım ağarsın, tombul, yaşlı bir ölümlü olayım. Bunlar acıtmaz sanki canımı.

 Acıtacak olan çok başka bir şey...

İşte bu yüzden genç olmayı çok yanlış tanımlıyorlar.